Amcam kimsesiz kalınca ona sadece annem evini açmıştı

Merhaba Dünya!
1029495.js

Kardeşim öldüğünde beni kabul eden tek kişi annen oldu. Şimdi onun iyiliğini geri ödeme sırası bende. Hazırlan, benimle gel. Soru sorma.” Ertesi gün, bizi eski arabasına bindirdi. Dağların arasından kıvrılan bir yoldan ilerledik, sonunda ağaçlarla çevrili geniş bir araziye vardık. Ortada sade bir ahşap ev duruyordu; etrafı çiçeklerle çevriliydi. “Bu kimin, amca?” diye sordum. “Bizim,” dedi. “Aile için.” Meğer hapisten çıktıktan sonra farklı işlerde çalışmış, azar azar para biriktirip bu toprağı satın almış. On yıl boyunca burayı ekip biçmiş, evi inşa etmiş, ama kimseye bir şey söylememiş. Annem ağladı, ben ise sadece sarılıp sustum. “Amca, neden o parayı kendin için kullanmadın?” dedim. “Bana çok şey gerekmez,” dedi. “Bir hata yaptığında, ihtiyacın olan tek şey, hâlâ senin iyiliğine inanan birinin varlığıdır. Bu, o güveni geri verme yolum.” Günler geçti. Annem iyileşmeye başladı — belki de temiz dağ havası, belki de bahçedeki tatlı meyveler yüzündendi. Ben de yoldan geçenlere o meyveleri satmaya başladım. Onlar, “Bu meyveler farklı, daha tatlı,” diyorlardı. Amcam gülümseyip şöyle derdi: “Çünkü şükranla ekildiler.” Bir gün evin bir köşesinde eski bir ahşap kutu buldum. Üzerinde şu sözler oyuluydu: “Bunu okuyorsan, artık huzur içinde dinleniyorum demektir.” Kutuyu açtım. İçinde tapu vardı — benim adıma — ve bir mektup: “Ben kelimelerle iyi değilim, bu yüzden ektim. Herkes beni reddettiğinde beni ve anneni kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Hata yapmaktan korkma; kalbinin iyiliğini kaybetmekten kork.” Mektubu bitiremedim… gözyaşlarım sayfayı ıslattı. Aylar sonra amcam hastalandı. Doktor, bunun ölümcül bir kanser olduğunu söyledi. Hastanedeki son anında annemin elini tuttu, kısık bir sesle fısıldadı: “Bacım… Tin’in (benim) evlendiğini görememek üzücü. Ama mutlu gidiyorum. Artık onun nasıl iyi yaşanacağını anladığını biliyorum.” Amcam sessiz bir öğleden sonra hayata gözlerini yumdu. Cenazesi sade oldu: ne çiçekler, ne lüksler — sadece birkaç komşu katıldı. Definden sonra bahçenin ortasında durdum. Rüzgâr yaprakları okşuyordu ve sanki onun sesini duydum: “Dünyadan nefret etme. İyi yaşa, hayat da sana iyi davransın.” Bir yıl sonra, amcamın bahçesi büyük bir tarlaya dönüştü. Bugün hâlâ oradan geçimimizi sağlıyoruz. Ama benim için en değerli miras toprak değil, güven ve iyilik dersiydi. Eğer annem o gün diğerleri gibi davranıp ona sırtını dönseydi, belki de bir daha hiç şansımız olmazdı. Ve amcam olmasaydı, muhtemelen hâlâ sefalet içinde yaşardık. Bu yüzden biri bana hayatımdaki kahramanın kim olduğunu sorduğunda, tek bir cevabım var: “Amcam — herkesin reddettiği ama bizi saf kalbiyle seven adam.”

Merhaba Dünya!
1029495.js